Hayatın Şımarıklığı!

Hayatın Şımarıklığı!
REKLAM ALANI

Merhaba,
uzun zamandan beridir, ilk kez yazı yazıyorum. Umarım bu yazılarımın devamını getireceğim. Bu yazımda biraz da olsa insanların bir kısmında olan ruh halinden bahsetmek istiyorum.

İnsanları tarif etmek kimi zaman zor gelmiştir bana. Her insanın karakteri, yetiştiği çevreden ve bulunduğu toplumdan aldıkları ile şekillenmiştir. Şekillenen karakterle de, kendi yaşam biçimini oluşturmaya çalışmışlardır. İnançlı, inançsız, güvenen ve güvenmeyen, ilgili ya da ilgisiz gibi olgular barındıran kişiler, kendine has olanlarını alarak toplumda yer almaya çalışmışlardır. Toplumun karşı çıktığı bir takım değerleri kendisinde barındıran kişilerin, toplumla karşı karşıya geldiğini hepimiz biliriz. Kişilerin kendi doğruları, toplumun kabul etmediği doğrular da olabilir. Toplumun değer yargılarını hiçe sayıp kendi doğruları ile yola çıkanlar, toplum içinde aykırı insanlar olarak değerlendirilirler. Hepimiz biliriz ki doğru, içinde yaşadığımız toplumun büyük çoğunluğunun kabul ettiğidir. Ama bunun yanında, bir başka toplumda da aynı doğru, yanlış olarak kabul edilebilir. Örnek verecek olursak, ülkemizin doğusu ile batısında yaşama biçimi aynı değildir. Doğusunda yaşanan töreler, gelenek ve göreneklerin büyük bir kısmı, metropol şehirlerde pek de doğru sayılmaz ve kabul edilmez. Töre cinayetleri, kan davaları, görücü usulü ile evlenmek batı toplumunun büyük kısmının pek de kabul etmediği durumlardır.


Gelişmiş toplumlarda yaşayan insanlar, yalnız yaşama biçimini seçmeyi uygun bulurken, yalnızlığın getirdiği zorluklarla da tek başına üstesinden gelmeyi öğrenmişlerdir. Hayatımıza teknolojinin de girmesiyle birlikte, kimse kendini yalnız saymıyor ve yalnız hissetmiyor artık. Bununla birlikte bir gerçek var ki metropol şehirlerde, maalesef insanlar yalnızlığa doğru gidiyor. Komşuluk bitmiş durumda. Hayat, kişilerin tek başlarına rahat yaşayabileceği durum ile şekillenmeye devam ediyor ve bu durum git gide yayılmaya başlıyor. Aslında bu durum neredeyse dünyanın büyük bölümünde önem bir yer taşımaktadır. Velhasıl bütün bunları gören gençler, artık evlenmek istemiyorlar. Günü birlik yaşamak ve tek başına tek bir kişi olarak hayata devam etmek, o kişi için ne kadar doğru ise, yalnız yaşamayı sevmeyen kişiler için de, tek başına yaşamak bir o kadar zor ve içinden çıkılmaz bir durumdur.

REKLAM ALANI


Bütün bunların sonucunda da iki tarafın da korkuları vardır. Yalnız yaşamayan kişilerin yalnızlıktan korktuğu gibi, yalnız yaşayan kişinin de, biriyle birlikte olan birlikteliğin ne kadar uzun süre devam edebileceği düşüncesi, kişinin kendisini korkutur olmuştur. Oysaki her şey alışkanlıklardan ibarettir. Aslında bir nevi bizi korkutan da, içinde yaşadığımız alışkanlıklardan vazgeçme sonucunda ortaya çıkabileceklerin endişedir. Sahip olduğumuz alışkanlıklardan vaz geçmek demek, yeni bir yaşam şekli demektir. Ve biz bu yeni yaşam şekline ne kadar katlanabiliriz. Yeni bir yaşam şekli istiyor muyuz?


Bir gerçek var ki, zaman ilerliyor, her geçen gün gelecek gün ile aynı değil. Hayatımızdan bir şeyleri alıp götürüyor. Taaaaa ki…. Yaşlanıncaya kadar. İşte o zaman yalnızlığı hissetmeye başlıyor insan. Çünkü yaşlılığın, artık gençlikteki gibi olamadığını anlatmış oluyor hayat bize.
Doğruyu yanlışı bilmem, doğuyu batıyı da bilmem, bildiğim bir gerçek var ki, yaş ilerledikçe insanlar yaşayamadıklarının eksikliğini duymaktadırlar ve keşkeleri sıralamaya gerek duymadan, keşkelerin gözlerinin önünden birer birer hesap sorar gibi geçmeye başlamasıdır. İşte o zaman anlarız ki hayatın şımarıklığını damarlarımıza işlemişiz.


Yani diyeceğim o ki, bugünün hiçbir şeyini yarına bırakmamak gerek.
Her şeyi zamanında güzel yaşamak ve gelecekti, beni ve bizi, mantığımızla düşünmek gerek.

Etiketler:

REKLAM ALANI
Yorumlar
  1. Müftü ÇİMEN dedi ki:

    Tebrikler sn Başkanım, yazılarını takip ederiz inşallah. Başarılar diliyorum.😊👏